Sema Gösterisi
Ölüm gününü Hakka vuslat; "Dügün Günü" sayan büyük Mevlâna'dan sonra, oglu Sultan Veled ve yakinlari tarafindan, Mevlâna'nin fikir yapisi ve düsünceleri üzerine (Mevlevî Tarikati) kurulmus ve bu edep erkân yolunu izleyenlere (Mevlevî) denilmisti.
Mevlevî kelimesi Mevlâna'ya nispeti ifâde etmekle beraber, Kur'an-i Kerîm'deki (Nereye dönersen Allah'in likâsini görürsün) anlaminda olan (tevellû) kelimesiyle ilgilidir.
Mukabele denilen Semâ gösterisi, Mevlevî Dergâhi'nda, semahânelerde Mutlak Kemâl ve Hakka Vuslat yolunun derecelerini sembolize eder. Mukabele, en küçük teferruatina kadar tesbit edilmis usûl ve erkânla yapilir. Semahânelerde neyzen, kudümzen, âyinhan ve naat hanlar gibi musikî erkâninin bulundugu ve siralarina göre yerini aldigi mutrib'in önünde sema meydani , onun da tam karsisinda seyh postu vardir. Post'un ucundan semâhâne girisi ortasina kadar uzandigi farz edilen mevhum çizgiye (hatt-i istiva) denir. Bu, gerçege ulasan, Vahdet'e giden en kisa yoldur. Bu çizgi aslâ çignenilmez.
Seyh ise, bütün ilâhi sifatlara mazhar olan ve postun-da Mevlâna'yi temsil eden Hak ilminin ve Hakikat-i Muhammedi'yenin mümessilidir. Post, en büyük manevi makamdir ve kirmizi renklidir.
Mutrib erkâni, semâzen ler ve seyh efendi yerlerine oturduktan sonra, mukabelede ilkin Naathan tarafin-dan (Na'at-i Serif) okunur. Bestekâr Itri'nin besteledigi Na'at'i Mevlâna, Hazret-i Peygamber'e en içli seslenislerle bir övgü olup (Yâa Hazret-i Mevlâna, Hak dost....) diye baslar. Sonra ney taksimine geçilir, Ney, asil vatani olan kamisliga özlemini dile getirir. Ney, insan-i kâmil'in sembolüdür ve yanik, içli sesiyle Hakk'a vuslatin özlemini çeker. Bundan sonra Sultan Veled devri denilen (Devr-i Veledi) baslar. Musikînin temposuyla, âdâb ve erkân üzere semâhâne ortasinda seyh, dergâh erkâni ve Semazenlerle üç devir olan bu merasim, karsilikli görüsmek, yâni bas kesmekle veya cemal cemale niyâz etmekle, mutlak varligin kemâl zuhurunu dogrulamaktadir.
Semâ'zenlerin basindaki külâh, mezar tasina, sirtindaki hirkasi mezarina, tennûresi de kefenine isarettir. Onlar dünyadan soyunmus, gayb âleminin ask pervaneleridir. Esasen, semahânenin sagi görünen, bilinen âlemdir, solu da görünmeyen bilinmeyen mânâ âlemi... Semazenler mânâ âleminin mânâ erleridir.
Devr-i Veledi ölümden sonra dirilmeye, seyh'in reh-berligi ve irsâdiyle, ebedi hayata yönelmeye isarettir. Üç devir, Tasavvufa (ilmel yâkin) yâni Hakk'i ilimle bil-meye, ikinci devir, (aynel yâkin) yâni görmeye, üçüncüsü de (Hakkel yâkin) yâni Hakk'la bir olmaya delâlet eder.
Seyh birinci devri tamamlarken, kidemce en geri ve en genç, nevniyaz denilen semazenle karsi karsiyadir. Birbirine bas keser ve böylece tevazuu en belig sekilde ifade ederler. Bu karsilikli görüsme aynca birbirinin gönül kiblesine secdeye varistir. Üçüncü devir sonunda, seyh postuna geçer, semazenler de yerlerini alirlar.
Devr-i Veledi'den sonra gösteri baslar. Semazenler usulünce hirkalarini çikarir yâni dünyevi gâilelerden soyunur, mezarlarindan siynlirlar. Bu sira seyh postun önüne dogru yürür, bas keser ve herkes ona uyar. Semazen basi ilerleyerek seyhin sag elini öper, seyh de onun sikkesini... Bu sema'a destur, yâni izin almaktir. Bundan sonra birer birer semazenler seyhle görüsür ve sema'a kanat açarlar. Sema ederken kol açan semazenin sag eli dua eder gibi yukariya, sol eli asagiya açiktir. Bu Hakk'tan alir, halka saçariz, hiç bir sey'i kendimize mal etmeyiz, görünüste var olan, vasitalik eden bir suretten baska bir sey degiliz.) anlamina gelmektedir. Bir baska ifadesiyle de (Göge agariz, yere yagariz, varligimiz Hakk'in rahmetinde yok olmustur) demektir. Semazenler hem kendi etrafinda döner, hem de meydani devrederler. Feleklerin, gezegenlerin, yildizlarin ve dünyanin, günesin câzibesiyle hem kendi etrafinda, hem de günesin etrafinda devrettikleri gibi... Sema, bütün âlemlerin günesi Tanri'nin huzurunda bir devri âlem'dir.
Esasen sema; gerçek varliga ulastiran, insani kendin-den geçiren bir cezbe vasitasi, kendinden geçen kisinin can sarhoslugudur. Mevlânamiz'in ifadesiyle (ask'a kavusmak, bulusmak sultanligi için, perdeleri kaldirip içeriye girmek devleti için, can elbisesidir. )
Semânin birinci devresi, âlemleri seyretmedir. Hakk'in büyüklügünü ve yüceligini idrâktir. Bundan sonrasi (Selâm) olarak tecelli eder. Birinci selâmdan âsiklar, süphelerden kurtulur. Tanri'nin birligine imân eder. ikinci selâm Vahdet'i Tanri birligini görüs hâline getirmedir. Üçüncüsünde âsiklar, görüslerini bilis ve olus mertebesine ulastirirlar. Bu devrede âsiklar, kendilerini, mutlak varligin kemal duraginda yitirmis, yok ol-muslardir. Son dördüncü devrede Vahdet duraginda ayak direyerek kendi merkezleri çevresinde devrederler.
Semazen basi semâ'i idare eder. Semâzenler onun ayak ve bas isaretlerine göre durumlarini ayarlarlar.
Semâ'nin üçüncü selâminda seyh de sem'â girer. Hatt-î istivâ'nin ortasinda sema eden seyh, süphesiz burada Mevlâna'yi temsil etmektedir. Seyh, semâ'dan sonra yavas yavas ilerler, posta varmasiyla semâ da sona erer.
SEMÂ
<v:imagedata o:title="resimgoster" src="file:///C:DOCUME~1MUSTAF~1.IHLLOCALS~1Tempmsohtml1